Byungchae Ryan Son

Ekrandan Sokağa, Toplumsal Kimliğin Karışımı

  • Yazım Dili: Korece
  • Baz Ülke: Tüm Ülkelercountry-flag
  • Diğer

Oluşturulma: 2024-05-14

Oluşturulma: 2024-05-14 14:32

Sözde rastgele saldırılar (묻지마 범죄) ardı ardına meydana geliyor. Sokaklarda bıçakla dolaşarak yayalara saldıran kişiler yakalanıyor ve bunu gören bazıları trendi takip ettiğini belirterek cinayet tehdidi içerikli yazılar paylaşıyor. Geçtiğimiz hafta ülke genelinde 30'lu yaşlardan 10'lu yaşlara kadar toplam 54 kişi, çevrimiçi topluluklar aracılığıyla cinayet tehdidi içerikli yazı yazdıktan sonra polis tarafından yakalandı. Bu kişilerin çoğu reşit olmayan kişilerdi ve çoğunluğu bunun şaka olduğunu belirtti. Ancak, ilgili olayın anlık yayınlarında ve haberlerinde yer alan 'Kılıç Ustası' (스워드마스터), 'Kısa Boylu Erkek' (키작남) gibi suçluyu tanımlayan ifadeler ve olayın nedenini belirterek ortaya çıkan bazı siyasi ifadeler, sadece internet mimleri (밈) diyerek geçiştirilmesi oldukça zor olan, gerçek dünyada mağdurların ve ailelerinin çığlıklarıyla bağlantılı bir bağlamda ortaya çıkıyor. Çevrimiçi topluluklar aracılığıyla üretilen ve yayılan bu kolektif öfke ifadesi olgusunu hafifletmenin bir yolu var mı ve bu ipuçlarını nereden bulabiliriz?


Sosyolog Erving Goffman, sosyal yaşamı tiyatro gösterisine benzetmiştir. Kişinin, sahnelediği oyunun yeri yani belirli bir fiziksel çevre ve bunu izleyen ve tepki veren izleyicilere göre farklı roller üstlenerek sosyal benliğini ortaya koyduğunu savunmuş ve sahneyi aşağıdaki üç türe ayırmıştır.


Birincisi, ‘sahne üstü’, yabancılar da dahil olmak üzere daha geniş bir izleyicinin bulunduğu kamusal bir sosyal bağlamdır. Bu durumda, bireyin performansı, izleyicilerle de paylaşılan açık ve net kurallara göre ayarlanır. Ayrıca, gözlemlendiği bilinci oluştuğunda, birey olumsuz bir izlenimden kaçınmak için davranışlarını düzenler. Toplu taşıma araçlarıyla işe gidip gelmek veya iş sırasında yabancılara yaklaşmak buna örnektir. İkincisi, ‘sahne arkası’, yakın arkadaşlar veya birlikte çalışan meslektaşlar gibi tanıdık kişilerden oluşan daha küçük bir izleyicinin bulunduğu daha özel bir durumu ifade eder. Burada da performans devam eder ancak canlandırılan rol, bireyin kendi gerçek benliğini ortaya koyduğuna inanmasına daha yakındır. Üçüncüsü, ‘sahne dışı’, izleyicinin olmadığı ve rol beklentisinin bulunmadığı özel bir alanı ifade eder. Genellikle bireyin gelecekteki sosyal performanslarını hazırlamak için rahatlayıp hareket ettiği bağlam buna örnektir.

Ekrandan Sokağa, Toplumsal Kimliğin Karışımı

Goffman'ın bu bakış açısı, yüz yüze etkileşim için yazılmış olmasına rağmen, çevrimiçi topluluklarda kullanıcıların gerçeklik ve sanal kimlik sınırlarını nasıl belirsiz hale getirdiğini anlamak ve alternatifler bulmak için faydalıdır.


Öncelikle, değişen sosyal kimlik oluşturma sürecinin bugünkü halini kabul etmek gerekir. Gençler ve genç yetişkinler, sosyal uygulamalar aracılığıyla sahne üstü, sahne arkası ve sahne dışı alanlarda kendi sahnelerini oluşturmaya, rollerini ve görünüşlerini değiştirmeye, izleyicilerini izleme ve kontrol etmeye alışmışlardır. Yani çevrimiçi ortamlarda, katı kurallara, rollere ve sahneler arasındaki sınırlara bağlı kalmak zorunda değillerdir. Canlı yayınlar, takipçilerle paylaşılan günlük canlı yayınlar gibi gerçek ve sanal eylemler arasındaki sınırların giderek daha belirsiz hale geldiği bir ortamda yaşıyoruz. Bunu kabul etmeliyiz. Böylece, bireyin sorumluluğu olarak görüp eleştiren ve tehlikeli bir noktada bulunan bugünkü toplumsal bakış açısının görmediği, değişimin gerekli olduğu noktaları tespit edebiliriz.


Ardından, kişisel verilerin ifşa edilip edilmeyeceğine dair kullanıcıların karar alma yetkisinin verilmesi ve bunu doğrulayabilecek çevrimiçi topluluklar içinde yapısal değişikliklerin göz önünde bulundurulması gerekir. Antropoloji de dahil olmak üzere coğrafya ve diğer alanlarda da yer, bir alana anlam yüklenmesi olarak tanımlanır. Bireyin anlamlı etkileşim kurabileceği ‘yer’, içsel ve dışsal tüm unsurlarla ilişki kurabilirken, ‘alan’ın yalnızca içindeki nesnelerle ilişki kurma sınırlaması vardır.


Çoğu durumda, çevrimiçi topluluklar, bireylerin saklamak istediği parçalanmış kısımlarını paylaşır ve buna uygun basit ve yüzeysel ilişkilerin kurulduğu ‘alan’ rolünde kalır. Elbette bunun da kendi içinde bir anlamı vardır ancak, topluluk içindeki söz ve davranış çerçevesini kabul eden bir özne olarak kullanıcı bilgilerini de içeren ‘yer’ olmaya ihtiyaç duyduğumuzu şu anda görüyoruz. Yaygın olarak alternatif olarak sunulan gerçek isim kullanımı (실명제), uygulanabilirlik açısından birçok kısıtlama ile karşılaşır. Bunun yerine, çevrimiçi topluluklarda kullanıcıların kendilerini ve çevrelerini ne kadar açıklayacaklarına, kimlerin göreceğine vb. diğer kullanıcılarla etkileşim kurabilecekleri kapsamı seçme yetkisine sahip olmaları ve bununla birlikte platformun farklı seviyelerdeki topluluklara dahil olmalarını sağlayacak şekilde tasarlanması önerilebilir.


Gerçek profil ile bağlantılı kendi benliğini çevrimiçi olarak tamamen ortaya koymak kolay olmasa da, güven ve fırsat elde eden yeni bir güç ekseninin bir parçası olabilir. Yani, kullanıcıların kendilerini açığa çıkarma kararlarına güç veren bir sisteme ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz.


*Bu yazı, 23 Ağustos 7'sinde Elektronik Haber Gazetesi'nde (전자신문) yayımlanan imzalı köşe yazısının orijinalidir.


Referanslar

Yorumlar0